Dünyanın beslenebilmesi Afrika kıtasıyla mümkün

0

 

Her geçen gün artan dünya nüfusunun beslenebilmesi için bir yandan mevcut tarım arazilerinde verimin artırılmasına, diğer yandan da tarıma yeni alanların açılmasına çalışılıyor. Her iki durumda da Afrika, dünyanın beslenebilmesi için insanlığa fırsat penceresi sunuyor.

Mevcut tarım arazilerinden azami miktarda ürün alınabilmesi için gerekli fosfat mineralinde dünya üretiminin yüzde 20’ye yakını başta Fas olmak üzere Afrika’dan sağlanıyor. Henüz kullanılmamış ve kirletilmemiş bakir topraklar da Afrika kıtasında bulunuyor.

 

Afrika’nın kıymetine paha biçilemeyen nice değerli ürünleri var ki, bunların yerlerini alabilecek başka bir şey mutlaka bulunuyor. Bunun tek istisnası var, o da fosfat…

Aslında az veya çok yeryüzünün farklı coğrafyalarında ülkelerin kendi ihtiyaçlarının bir kısmını karşılayabilen, hatta ürün fazlasını ihracata yönlendirip pazarlayanlar 20. yüzyılda devamlı arttı. Bu ürüne artık kıtanın gri altını gözüyle bakılıyor ve buna sahip tüm ülkelerin fosfat yataklarına yatırım yapma konusunda uluslararası çevrelerde talepler giderek artıyor. Artık ülkeler üretip sattıkları karşılığında elde ettikleri kazançlarıyla ya da ithalat yoluyla temin edebildikleri fosfat ile daha fazla gıda temininde kendilerini güvende hissedebiliyorlar. Çok hızlı artan dünya nüfusunun yeterli derecede beslenebilmesi için gerekli gıdayı temin etmede tarım arazilerinden azami miktarda ürün alınması bir zorunluluk haline geldi. Fakat ülkelerin tarım arazilerinin beklentilerinin üzerinde ürün verebilmesi için mineral bakımından güçlerini artıracak yeterli miktardaki gübreye ihtiyaçları var ve bunu da sadece fosfat ile sağlayabiliyorlar. Şimdiden her birinin nüfusu 1.5 milyara yaklaşan Çin ve Hindistan başta olmak üzere ABD, Endonezya ve Pakistan gibi kalabalık insan barındıran ülkeler, her gün 5 milyar kişiyi beslemek zorunda.

Devletler önü alınamayan bu kitleleri gelecek yıllarda besleme konusunda daha da ciddi endişe içinde. 20. yüzyılın son çeyreğinde kısmen de olsa yerine alabilecek başka bir ürün bulunana kadar fosfat mineraline büyük ümitler bağlandı.

AFRİKA’DA FOSFAT

Her ne kadar bugünkü modern sanayinin ihtiyacı fosfatın 19. yüzyılda kullanımı ile ilgili bazı çalışmalar olsa da asıl değeri geçtiğimiz asırda fark edildi. 21. yüzyıl, belki de ülkelerin üzerinde en fazla gerginlik yaşayacağı bir mineral olduğunun işaretlerini veriyor.

Bunun da en yoğun bulunduğu kıta Afrika, ülke ise Fas Krallığı…

Günümüzde fosfatın en yoğun bulunduğu ülke olan Fas Krallığı’na bu imkânı veren bu mineralin önemli miktarda bulunduğu yerin Batı Sahra bölgesindeki yataklar olması. Gerçi altın vadisi anlamında Rio De Oro adıyla İspanyol sömürgeciliği döneminde isimlendirilse de şimdilerde daha çok fosfat, hurma ve okyanus sahilinde balıkçılığı ile şöhreti var. 1976 yılından sonra büyük kısmını Fas’ın kendi milli sınırları içine aldığı Batı Sahra bölgesi, fosfat mineralinin dünyada en yoğun bulunduğu yerler arasında. Günümüzde gayri safi milli hasılasının yüzde 3 kadarını sadece bu mineralden elde ediyor. Kıtada ismi öne çıkan diğer ülkeler ise Cezayir, Gine Bissau, Güney Afrika, Mısır, Senegal, Togo ve Tunus olarak sıralanıyor.

FOSFATTA ANA OYUNCULAR

1999 yılında ABD 41 milyon ton (yüzde 28), Çin 30 milyon ton (yüzde 21), Fas 22 milyon ton (yüzde 15) ve Rusya 11 milyon ton (yüzde 7.7) üretimle ilk dört sıradaydı. Bunları 3 milyon ton ile Güney Afrika, 1.9 milyon ton ile Senegal, 1.8 milyon ton ile Tunus, Cezayir, Mısır ve Zimbabve takip ediyordu. 2020’li yıllarda bu sıralama epeyce değişti ve şu anda Fas Krallığı 50 milyon ton ürün ile Çin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.  

Dünya fosfat üretiminde Çin, Fas Krallığı ve ABD, yüzde 70’lik oranla adeta bu alanda tekel konumunda. Gerçi Fas, son yıllarda bu mineralin en güçlü üreticisi haline geldi ve adeta farklı ülkelerin yüzde 75’lik bir oranı üzerinde etki kurdu. Çin, 3 milyar ton olarak tahmin edilen rezervinden dünya fosfat üretiminde yüzde 53’lük oranı ile 138 milyon tona ulaşırken, ABD bir milyar tonu bulan kaynağından yılda 27 milyon ton (yüzde 10.65) üretiyor. Fas ise 50 milyar ton hesap edilen rezervinden yılda 50 milyon tonu aşma hedeflerini tutturarak ikinci sıraya yerleşti. Tahminlere göre Cezayir 2 milyar ton, Güney Afrika 1.5 milyar ton, Mısır 1.2 milyar ton, Senegal 150 milyon ton, Tunus 100 milyon ton ve Togo ise 30 milyon ton rezerve sahip. Halen yüzde 11.49’luk oranı Fas’a ait olmak üzere tüm kıtanın üretici ülkeleri dünya üretiminin yüzde 17 kadarını üretiyor.

TARIMDA VAZGEÇİLMEZ

Büyük tarım ülkeleri fosfat olmadan ne kendilerine yeterli yiyecek ürün elde edebilirler, ne de gıda sanayi ile dünya piyasalarına ürün vermede etkin olabilirler. Bunlardan biri Fransa olup yıllık 500 bin ton fosfatlı gübre ve diğer ürünleri için bu minerali ithal etmek zorunda. Afrika ülkeleri dünya fosfat yataklarının çoğuna sahip olarak önemli ihracatçılar arasında. Aynı zamanda kıtanın kendi gıda güvenliği için de gelecekte ekilebilir tarım arazilerinin modern tarıma açılmasıyla bu ürünü en fazla talep eden ülkeler bu pazarın en önemli müşterileri olacaklar. Zira kıtada kişi başına ortalama 4.7 kg. fosfat tüketimi çok düşük seviyede. Hindistan ve Çin gibi 1.5 milyara yakın nüfusları olan ülkelerde bile 200 kg. seviyesini aşmış durumda. Diğer kıtalardaki ekilebilir arazilere onlarca yıldır bu fosfatlı gübre verildiğinden bu kıtanın verimli alanları henüz tabii halini koruyor.

DİPLOMASİDE FOSFAT GÜCÜ

ABD ve Brezilya gibi yarım milyar nüfusu aşan sadece iki ülkenin geniş tarım arazilerinde ihtiyaç duyduğu gübre için fosfat temini ciddi bir strateji haline geldi. Her yıl bu ürüne talebin ortalama yüzde 3 oranında artması, ülkeleri ciddi derecede endişelendiriyor. En ufak kıtlık öngörülerinin ifade edilmesi, fosfat fiyatlarını doğrudan etkiler hale geldi. Günümüz sanayisi ve teknolojisinin ihtiyaç duyduğu her maddenin yerini alacak bir başka ürün mutlaka bulunabiliyor. Fakat söz konusu olan fosfatın yerini henüz doldurmak mümkün değil. Hatta şimdilerde enerji üretiminde de bundan istifade edilmesi söz konusu. Zaten bunun türevlerinden uranyum elde edildiği biliniyor. Tüm bu gelişmeler ışığında Fas Krallığı uluslararası diplomasinin kalbine fosfatı yerleştirdi. Bilhassa 1994’te komşusu Cezayir ile sınırlarını karşılıklı olarak kapatmaları, bu minerale daha fazla önem vermesine sebep oldu. Artık her türlü uluslararası ilişkilerinde fosfat, masada mutlaka önemli gündem maddeleri arasında yer alıyor. Dünya siyasetine yön verme iddiasındaki ülkelerin Batı Sahra meselesi ile çok yakından ilgilenmelerinin sebebi, aslında buranın direniş örgütü ve yerel halkına desteğin çok ötesinde bir durumdur. Amaçları, Fas Krallığı’nın fosfat minerali ile tekel oluşturmasını engelleme siyaseti olarak değerlendiriliyor.

FOSFAT KULLANIM ALANLARI

Günlük hayatta tükettiğimiz birçok gıda maddesinin içinde tabii olarak fosfat bulunuyor. Yumurta, peynir, süt, yoğurt, çikolata, diş macunu, fındık ve badem gibi kuruyemişler, ayçiçeği çekirdeği, fasulye, pirinç gibi tahıllar belli oranlarda bu minerale sahip. Fakat fosfat, gıda sanayi sayesinde birçok ürünle mutfaklara giriyor, bilhassa hamur işlerinde kabartma tozu üretiminde sodyum bikarbonatla elde ediliyor. Polifosfatlar ile içme sularının sertliği yumuşatılıyor. Deterjan bileşenlerinin üretiminde ciddi katkı maddesi. Çelik türü malzemelerin yüzeylerinde, demir borularda koruyucu olarak da uygulanıyor. Modern tarımda kimyevi gübrelerin üretiminde fosfat, yüzde 90 oranında kullanılması sebebiyle en temel mineral. Dahası ilaç, savunma, kimya, tıp, elektrikli araçlarda, cep telefonu üretiminde, hayvan besiciliğinde, ahırların temizliğinde basit süper fosfat şeklinde kullanılıyor. 21. yüzyılda hızla artan dünya nüfusuna yeterli gıda ürünü temin etmenin tek yolunun fosfatlı gübre kullanmaktan geçmesi, başlı başına bir ayrıcalık olarak değerlendiriliyor.

FOSFAT YATIRIMCILARI

Fas Krallığı’nın özel fosfat şirketi OCP dışında Afrika’da en etkin yabancı yatırımcılar arasında Senegal’de Endonezyalı Indorama bu mineralin üretimini yaparken, Hindistan ise en büyük alıcı konumunda. Togo’da İsrailli Elenilto ve Gine Bissau’da ise Kanadalı GB Minerals etkin olmak istiyor. Fosfat yatırımcıları, uzun yıllar bu girişimlerinden memnun değilken, 21. yüzyıl onları yeniden umutlandırdı ve bu çağın fosfat ile anılacağı şimdiden tahmin ediliyor. 2019’da Afrika’nın en zengin yatırımcısı Nijeryalı Dangote da iki milyar dolarlık bir yatırıma girişti. Fosfat, ülkelere maddi katkının yanısıra binlerce kişiye istihdam sağlanıyor. Dünyanın en zengin fosfat yataklarına sahip Fas Krallığı’nda, halen 20 binden fazla kişi bu mineralin üretiminden hayatını kazanıyor.

FOSFAT KULLANIMINA KISITLAMA

2009 yılında Fransa’da bilhassa tarımda fosfat temelli gübre ile ilgili bir rapor hazırlandı. Buna göre 2001 yılında ülkenin önemli topraklarında ekilen arazilere 775 bin ton bu mineralden elde edilen ürün kullanılmış. 2007 yılında 2 bin 372 ayrı noktada yapılan ölçümler neticesinde bu arazilerde yaşayan canlıların çoğunun fosfattan olumsuz etkilendiği tespit edilmiş. Dahası bu toprakların neredeyse yarısının sıkıntılı olduğu ortaya çıkmış. Kimyevi gübrelerin yüzde 50’si suda kaybolsa da çevreye ciddi anlamda zararı her geçen gün daha fazla ifade ediliyor. Zira bazı ekime açık arazilerdeki fosfat oranı normalin üzerine çıkmış. Gerçi 1972-2008 yılları arasında yaklaşık 40 yıl, Fransız çiftçiler başta olmak üzere Avrupalılar önceki yıllara kıyasla daha az mineralli gübre tercih etmişler. Bunda, verdiği zarar bir tarafa, tarım alanlarının azalması ve organik ürünlere giderek artan rağbet de etkili olmuş. Türkiye de dahil olmak üzere Belçika, İsviçre gibi birçok ülkede geçmişte gönül rahatlığı ile deterjan sanayinde kullanılan fosfat temelli ürünler yasaklanmış. Çevreye verdiği zararlar göz önüne alınarak bilhassa bazı aktif moleküllerin kullanılması sayesinde şehirlerin atık sularının toplandığı sular daha temiz hale getirilebilmiş.

Bu yazı 6 Ağustos 2021 tarihinde İTOHaber sitesinde yayınlanmıştır.

Share.

Yazar Hakkında

Prof. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi. 1964 yılında Vezirköprü’de doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi (1982) ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde (1987) eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisansını (1991) ve doktorasını (1996) Paris’te tamamladı, aynı yıl Üsküdar’da İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) araştırmacı olarak çalışmaya başladı. 2002’de doçentlik unvanı aldı. 2006 yılında İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü öğretim üyesi ve bölüm başkanı oldu. 2008-2011 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ta Afrika ile ilgili konularda müşavir olarak görev yaptı. 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2011 yılı Eylül ayında görev değişikliği yaparak İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Siyasi Tarih Anabilim dalına geçiş yaptı. 2013 yılı Mart ayında Afrika ülkelerinden Çad Cumhuriyeti’nin başkenti Encemine’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk büyükelçisi olarak göreve başladı ve iki buçuk yıl bu görevini sürdürdükten sonra 2015 yılı Ağustos ayında İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanı olarak tayin edildi. Batı Afrika Ülkelerinden Mali Cumhuriyeti’ndeki ilk ve öğretim seviyesindeki özel eğitim kurumları medreseler üzerine hazırladığı doktora çalışması IRCICA tarafından L’enseignement islamique en Afrique francophone: Les médersas de la République du Mali adıyla Fransızca olarak 2003’de İstanbul’da basıldı. Geçmişten Günümüze Afrika (Kitabevi, İstanbul 2005); Osmanlı-Afrika İlişkileri (Kitabevi, İstanbul 2011/1. baskı, 2013/2. baskı, 2015/3. baskı); Les relations turco-tchadiennes: La politique ottomane en Afrique centrale (TİKA, İstanbul 2014) adlı kitaplarının yanı sıra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi-İSAM tarafından yayımı tamamlanan İslam Ansiklopedisi için önemli kısmı Afrika hakkında 95 madde yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, farklı dergilerde bu konular hakkında çok sayıda makalesi, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmış bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olup Arapça, Fransızca ve İngilizce yanında Paris Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Milli Enstitüsü’nde (INALCO/Institut National des Langues et Civilisations Orientales) eğitimini aldığı Bambara ve Volof Afrika yerel dilleri ile ilgili dersleri takip etmiştir. Prof. Dr. Ahmet Kavas, hâlihazırda Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) kurucu başkanlığı görevini yürütmektedir.

Yoruma Kapalı